31 Mart 2015 Salı





               Sanal Kitap Alışverişi ;


                Ben kitaplarımı bugüne kadar mağazalardan aldım.Koklayarak,dokunarak,rafların arasında gezinerek.İlk defa sanal kitap mağazasından sipariş verdim,bekleme süresi çok uzun olmasa da eğer içerisinde hemen okumak istediğiniz bir kitap varsa sabırsızlanmanız mümkün.Ben yine de kitaplarla buluşmayı,bir çeşit terapi olarak gördüğümden mağazalara uğramayı ihmal etmiyeceğim.

              Bu sabah işe başlamadan evvel gelen kargom,sabah şekeri gibi geldi.Sipariş verdiğim kitapların yazarları,kitap ağacı grubumuzun Mario Levi ile söyleşisinde yazarımızın bizlere önerdiği ve kendisinin çok beğendiği yazarlardan oluşuyor.



            Sanal Mağaza Ganimetlerim ;

              Birgül OĞUZ;  Hah 

              Milan KUNDERA ; Kimlik / Yaşam Başka Yerde

              Oya BAYDAR; Elveda Alyoşa

              Umberto ECO;Gülün Adı

              Ildefonso FALCONES ; Fatıma'nın Eli 

            Aslı VATANSEVER/Meral GEZİCİ.              YALÇIN;Ne Ders Olsa Veririz.(Akademisyenin Vasıfsız İşçiye Dönüşümü )

             Birhan KESKİN ; Y'ol 


               Okudukça fikirlerimi paylaşacağım.Mutlu günler...
                                                                                                 Hoş kalınız....
   
                            




           

             

      
                


                           

23 Mart 2015 Pazartesi


  En tartışmalı yazarlar arasındadır,Orhan Pamuk.Bende oluşan bir ön yargı dolayısıyla hiçbir eserini okumamıştım.Ön yargılarımdan sıyrılmak umuduyla 'Kafamda Bir Tuhaflık' eserinden bir başlıyayım dedim.

  Eserimiz 1969 ve 2012 yılları arasındaki İstanbul'un,gecekondu semtlerinin, kentleşme sürecinden ve içine serpiştirilen bir aşk hikayesinden oluşuyor.Üzerinde altı yıl çalışılmış bir esere göre değerlendirme yaparsak,bana göre yavan kalmış.Tamam güzel fakat bendeki Orhan Pamuk çerçevesini dolduramadı.Gereksiz tekrarlardan son derece sıkılsam da pes etmeden okumayı sürdürdüm.Ben yinede sırf müzesinin olağanüstü bulunmasından ötürü 'Masumiyet Müzesini' de okuyacağım.

   Hikayemizin baş kahramanı Mevlut, çok fazla ilginç bir özelliği olmayan,her gün karşılaştığımız türden biri.Memleketinden İstanbul'a okumak için gelip,imkansızlıklar yüzünden çalışmak,erken yaşta boza ve yoğurt satarak,hayata atılmak zorunda kalmış.Doğrusu yaşadığı aşk bana işte bu kader dedirtti.Yani öyle uzun uzadıya analiz edilecek bir durumu yok aslında Mevlut'ün.Hele ki son yaptığıyla tamam işte yurdumun tipik erkeği dedirtiyor insana.Yalnız son cümleyi kurmasaydı kendisine çok ama çok kızacak ve de hayal kırıklığına uğrayacaktım ; 

   
    ''Ben bu alemde en çok Rahiya'yı sevdim'' dedi Mevlut,kendi kendine...

   
   Bu kitabın vesilesiyle bir noktaya değineceğim.Günümüzde halen gecekondu da yaşayanların sorunları maalesef bitmiş değil.Aş-iş ve daha iyi bir yaşam sürmek için halen köyden kentlere göçler yaşanmakta ve gecekondulaşma halen sürmektedir.Onların umutlarına göz diken inşaat sektörünün mafyaları yoksul ailelerin yaşam alanlarına göz dikmiş,suç üretim merkezlerine dönüştürmüştür.Bu insanları yıldırma politikasıyla mahallelerinden atmaya çalışıyorlar.Örneğin; Fikirtepe,Gülsuyu-Gülensu bugün içinden çıkılmaz bir hal aldı.Kentsel dönüşüm adına,rantsal dönüşüm alanlarına döndü.

    Kentsel dönüşümde rant iyi gelirlinin değil dar gelirlinin olmalı temennisiyle... Hoş Kalınız...



 

20 Mart 2015 Cuma

Evli...Mutlu....:)




   Buraları çok boş bıraktım çok boşladım...Ama biliyor musunuz ? neler oldu neler...

   Müthiş olduğuna daha çok uzun yıllar evvel karar vermiş olduğum adamla Evlendim.Çok keyifli bir hazırlık süreci yaşadık.Çünkü asla ayrıntılara takılmadan,aman o da öyle oluversin canım diye kafamızı hiç yormadan her şeyi bir çırpıda halledi verdik.Yorulmadık demiyorum tabi ki bedenen çok yorulduk ama ruhumuz bu süreçten çok keyif aldı.

    Ben işin fazlasıyla eğlence kısmındaydım.Yani evet birazda tarz meselesi ama ben hiç anlamıyorum, kınasında düğününde süs bitkisi gibi oturan çiftleri.En mutlu gününüz arkadaşım.Ama ben biliyorum kim demişse Gelin dediğin ağır olur,öyle çok hevesliymiş gibi oynamaz aaa ayıptır diye işte bunlar hep onun başının altından çıkıyor. Vallahi bildiğiniz çok ayıp ettim hevesli hevesli oynadım.Kına gecemin de düğün günümün de en çok oynayanı,eğleneni bendim ; ) Oh mis.

    İşin hüzün kısmı yok mu?Tabi ki var...Benim için işin en zor kısmı,evden çıktığım o andı.O anın tarifi yok bende,geçelim... 



      Klasiktir tavsiye ediyor musun?derler ya ;tavsiyemdir ; Dünyanın bütün bekarları EVLENİN ;) Hani diyorlar ya ay canım çok zor ya...Sen evlen de görürüm ben seni.Ay bunun yemeği var ütüsü var temizliği var.Son derece özgür bir ailenin kızıyım ben.Yani bu yaşıma kadar kimseden izin almadım,saat sınırlarımı kendim koydum,evde bir tek işe elimi sürmedim,istediğimi aldım,istediğimi giydim çok şükür.Ve Allah'da karşıma ruhu ruhuma denk birini çıkardı.Tamam kabul ediyorum bu hikayenin delisi benim,beyimiz oldukça sakindir.İki cambaz bir ipte oynamazmış tabii.Denge önemli.İlk günler zordu,beyimiz hep klasik giyiniyor,boy uzun paça boyu uzun,kol uzun ;)tabii ütülerimiz de uzun sürüyor.Evin en gıcık işi ütü,onuda oturttuk sistemine evelallah ;)Yemek kısmını da internetten hallediyoruz;)harikalar yaratmıyorum öyle bir iddiamda yok,biraz kendimi övmek isterdim fakat o kıvama henüz gelmiş değilim.Yani zamanla İnanın insan her duruma alışıyor.

      Neyse biz erdik muradımıza,siz çıkın efendim kerevetine ;)

      Bu arada yavaştan da olsa okumaya devam ettim tabii,onlardan da daha sonra bahsetmek dileğiyle.
                                                                                                                       Hoş kalınız efendim.